Arabuluculuk

ARABULUCULUK NEDİR?

Arabuluculuk, hukuk sistemi gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanılan bir “Alternatif uyuşmazlık çözümü” (ADR) yöntemidir. Arabuluculuk; tarafların içinde bulundukları uyuşmazlığı tarafsız bir üçüncü kişi yardımı ile mahkemeye gitmeden ya da mahkeme yönlendirmesiyle çözmelerinde kullanabilecekleri bir yöntemdir. Esnek ve etkili oluşu arabuluculuğun iş yaşamı, aile, okul ve hatta milletler arası uyuşmazlıklarda bile uyuşmazlığın taraflarını doğru noktada buluşturan bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olmasını sağlamıştır. Aralarındaki uyuşmazlığı, kendi istekleriyle ya da bir mahkemenin önerisi ile arabulucunun eşliğinde çözmeye karar veren taraflar, uyuşmazlık konusunu arabulucuya ileterek, tamamen tarafsız, ön yargı ve yargıdan uzak bir arabulucu eşliğinde, sorunlarını tartışma ve kendileri için en iyi çözümü, bulma fırsatı elde ederler.

ARABULUCULUK SÜRECİ NASIL İŞLER?

Arabulucu taraflar arasındaki diyaloğu geliştirmek ve açmak için birçok teknik kullanır. Arabulucu çoğunlukla tarafların birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlayacak ama yönlendirici olmayan sorular yöneltir. Arabuluculuğun başarısı tarafların anlaşmaya yönelik niyetleri kadar arabulucunun yeteneğine ve aldığı eğitime bağlıdır. Arabuluculuk müzakereleri aksi kararlaştırılmadıkça gizlidir. Arabuluculuk sırasında görüşülenler ne taraflarca ne de arabulucu tarafından açıklanabilir. Arabuluculuk sürecinin anlaşmazlık ile sonuçlanması halinde, müzakerelerde elde edilen bilgi ve belgeler daha sonra açılması muhtemel bir davada delil olarak kullanılamaz. Taraflar arabuluculuğa gitmeye zorlanamaz. Taraflar arabuluculuk sürecine bizzat katılabilecekleri gibi avukatları aracılığıyla da kendilerini temsil ettirebilirler. Avukatların arabuluculuk sürecinde taraf vekili olarak üstlenebilecekleri roller taraf müzakereciliği ve danışmanlığıdır.

Taraflar, eğitimli bir arabulucu eşliğinde kendilerini rahatça ifade etme imkânı bulurlar. Böylece, iletişim eksikliğinden kaynaklanan yanlış anlaşılmaların da ortadan kaldırıldığı bir süreç yaşanır. Arabulucunun mesleki becerileri, görünürdeki sorunlardan çok, tarafların gerçek ilgilerini ortaya çıkarmakta kullanılır. Böylece birbirini daha iyi anlayan taraflar, gelecekteki pozisyonlarını daha doğru alma imkânı bulurlar. İsteklerin ve ilgilerin netleştiği arabuluculuk sürecinde karşılıklı çözüm önerilerinin müzakeresi ile mahkemede ulaşılması hayal bile edilemeyecek etkili ve tarafların menfaatlerini tatmin eden anlaşmalara ulaşmak mümkün olmaktadır. Arabuluculuğun bu özelliği, tarafların arabuluculuk sonucunda varılan anlamalara kanun zoruyla değil gönüllü olarak uymalarını sağlamaktadır. Arabuluculuk gücünü; gelecek odaklı olmasından ve sürecinin sonunda tarafların çoğunlukla ilişkilerini devam ettirmesinden, mutluluk ve barış sağlamasından alır.

Mahkemede yapılan yargılamada, tarafların haklı olup olmadıklarına geçmişteki olaylar ve buna uygun hukuk kuralları tartışılarak karar verilir. Mahkemelerin verdiği karar çoğunlukla haklı görülen tarafı bile tam manasıyla tatmin etmez. Uzun ve stresli yargılama süreci, tarafların gelecekte tekrar ilişki kurmalarını da büyük olasılıkla imkânsız hale getirmiştir. Arabuluculuğun en önemli avantajı; taraflara, geçmişteki sorunlardan sıyrılarak geleceği, bir daha aynı sorunların yaşanmasını önleyecek şekilde planlama imkânı vermesidir. Bununla birlikte arabuluculuk süreci maddi hukuktan bağımsız değildir. Özellikle bir tarafın birden fazla kişiden oluşması halinde bunların birlikte hareket etmek zorunda olup olmadıkları, maddi hukuktan kaynaklanan nedenlerle dava arkadaşlığı kurallarına paralel olarak belirlenir.

TÜRK ARABULUCULUK SİSTEMİ

Türkiye’de arabuluculuk, 22.06.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (HUAK) ile bir “alternatif uyuşmazlık çözümü” yolu olarak uygulanmaya başlamıştır. 6325 sayılı Kanunla yeni bir serbest meslek ihdas edilmiş ve arabuluculuk mesleğini icra edecek kişilere “arabulucu” unvanını kullanma yetkisi tanınmıştır.

Arabuluculuk yöntemine başvuru konusunda gönüllülük ilkesi, gerek mahkemelerin iş yükünün azaltılması, gerekse yöntemin uygulamada benimsenmesini sağlamak amacıyla bazı ülke uygulamalarında göz ardı edilmiştir. Örneğin; mahkemeler nezdinde dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurma şartının getirilmesi durumunda ya sivil toplum kuruluşlarının üyeleri ya da çalışanlarının arabuluculuğa başvuru konusunda yönlendirici etkisinin olduğu hâllerde tamamen ya da kısmen gönüllülük ilkesi bertaraf edilebilir.

Türkiye’de de bazı uyuşmazlıklar için arabulucuğa başvurma dava şartı haline getirilmiştir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. maddesi hükmüne göre; Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Ayrıca, 7155 sayılı Kanunun 20. Maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiş ve bu maddeye göre Türk Ticaret Kanununun 4. Maddesinde sayılan ticari davalar ile diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartı haline gelmiştir. Arabuluculuk yöntemine başvurmanın dava şartı olarak belirlendiği uyuşmazlıklarda, arabulucuya başvurmadan dava açılması halinde Mahkemelerce dava; dava şartı yokluğundan usulden reddedilmektedir.

HANGİ UYUŞMAZLIKLAR ARABULUCULUĞA KONU OLABİLİR?

Uyuşmazlık çözümüne ek olarak arabuluculuk, sözleşme müzakere sürecinin kolaylaştırılmasında olduğu gibi, anlaşmazlıkları önleme aracı olarak işlev görebilir. Arabuluculuk pek çok alandaki anlaşmazlıklar için geçerli bir yöntemdir. Arabuluculuğa elverişli uyuşmazlıklar her ülkede farklılık gösterebilir.

Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na göre arabuluculuğa ancak tarafların sulh olabileceği, hakkından vazgeçmesi ve iddiaları kabul etmesinin mümkün olduğu ve bir mahkeme kararının gerekmediği hallerde başvurulabilir. Örneğin tarafların boşanabilmesi ve çocuğun velayeti için mutlaka bir mahkeme kararı gerektiğinden taraflar bu gibi konuları arabulucuya götüremezler. Yine uyuşmazlık aile içi şiddetten kaynaklanıyor ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda uzlaşma kapsamında sayılan suçlardan değilse o olay arabuluculuğa uygun değildir. Örneğin eşlerin birbirlerine şiddet uygulamaları, silahla yaralama, ölüme neden olan suçlar sonucunda istenen tazminatlar için arabulucuya gidilemez. Fakat bütün kredi sözleşmeleri, alım satım sözleşmeleri, tüketici uyuşmazlıkları, eser sözleşmeleri, kira uyuşmazlıkları, işçi alacakları, deniz ticareti ve sigorta uyuşmazlıkları, marka-patent uyuşmazlıkları, boşanmadan sonraki mal paylaşım uyuşmazlıkları, taksirle yaralama, silahsız kasten yaralama, hakaret, tehdit, konut dokunulmazlığının ihlali ticari sırrın açıklanması gibi şikâyete bağlı suçların işlenmesi nedeniyle istenecek tazminatlara ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde arabulucuya başvurulabilir.